القلم
Al-Qalam
The Pen
1 - Al-Qalam (The Pen) - 001
نٓۚ وَٱلۡقَلَمِ وَمَا يَسۡطُرُونَ
Nûn. Kaleme ve yazdıklarına yemin olsun.
2 - Al-Qalam (The Pen) - 002
مَآ أَنتَ بِنِعۡمَةِ رَبِّكَ بِمَجۡنُونٖ
Sen, Rabbinin nimeti sayesinde bir deli değilsin.
3 - Al-Qalam (The Pen) - 003
وَإِنَّ لَكَ لَأَجۡرًا غَيۡرَ مَمۡنُونٖ
Senin için tükenmez bir ecir vardır.
4 - Al-Qalam (The Pen) - 004
وَإِنَّكَ لَعَلَىٰ خُلُقٍ عَظِيمٖ
Şüphesiz sen, çok büyük bir ahlâk üzeresin.
5 - Al-Qalam (The Pen) - 005
فَسَتُبۡصِرُ وَيُبۡصِرُونَ
Sen de göreceksin, onlar da görecekler.
6 - Al-Qalam (The Pen) - 006
بِأَييِّكُمُ ٱلۡمَفۡتُونُ
Hanginizin delirmiş olduğunu.
7 - Al-Qalam (The Pen) - 007
إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعۡلَمُ بِمَن ضَلَّ عَن سَبِيلِهِۦ وَهُوَ أَعۡلَمُ بِٱلۡمُهۡتَدِينَ
Doğrusu Rabbin, kendi yolundan sapan kişiyi en iyi bilendir. Hidayete erenleri de en iyi bilen O'dur.
8 - Al-Qalam (The Pen) - 008
فَلَا تُطِعِ ٱلۡمُكَذِّبِينَ
Sakın yalanlayanlara itaat etme!
9 - Al-Qalam (The Pen) - 009
وَدُّواْ لَوۡ تُدۡهِنُ فَيُدۡهِنُونَ
Onlar ister ki, sen müsamaha gösterip, yumuşak davranasın da onlar da sana yumuşak davransınlar.
10 - Al-Qalam (The Pen) - 010
وَلَا تُطِعۡ كُلَّ حَلَّافٖ مَّهِينٍ
Sakın itaat etme çokça yemin eden, aşağılık ve değersiz her kişiye.
11 - Al-Qalam (The Pen) - 011
هَمَّازٖ مَّشَّآءِۭ بِنَمِيمٖ
Arkadan çekiştirip, laf götürüp getirene.
12 - Al-Qalam (The Pen) - 012
مَّنَّاعٖ لِّلۡخَيۡرِ مُعۡتَدٍ أَثِيمٍ
İyiliğe engel olan, saldırgan günahkâra.
13 - Al-Qalam (The Pen) - 013
عُتُلِّۭ بَعۡدَ ذَٰلِكَ زَنِيمٍ
Kabaya sonra da soysuza.
14 - Al-Qalam (The Pen) - 014
أَن كَانَ ذَا مَالٖ وَبَنِينَ
O mal ve oğullar sahibi oldu diye.
15 - Al-Qalam (The Pen) - 015
إِذَا تُتۡلَىٰ عَلَيۡهِ ءَايَٰتُنَا قَالَ أَسَٰطِيرُ ٱلۡأَوَّلِينَ
Karşısında ayetlerimiz okunduğunda “öncekilerin masallarıdır” der.
16 - Al-Qalam (The Pen) - 016
سَنَسِمُهُۥ عَلَى ٱلۡخُرۡطُومِ
Yakında biz onun burnu üzerine damga vuracağız.
17 - Al-Qalam (The Pen) - 017
إِنَّا بَلَوۡنَٰهُمۡ كَمَا بَلَوۡنَآ أَصۡحَٰبَ ٱلۡجَنَّةِ إِذۡ أَقۡسَمُواْ لَيَصۡرِمُنَّهَا مُصۡبِحِينَ
Gerçek şu ki biz o bahçe sahiplerini sınadığımız gibi bunları da sınadık: Hani sabah vaktinde onu mutlaka devşireceklerine yemin etmişlerdi.
18 - Al-Qalam (The Pen) - 018
وَلَا يَسۡتَثۡنُونَ
(İnşaallah diyerek, yeminlerinde) istisna da yapmıyorlardı.
19 - Al-Qalam (The Pen) - 019
فَطَافَ عَلَيۡهَا طَآئِفٞ مِّن رَّبِّكَ وَهُمۡ نَآئِمُونَ
Onlar uyurken, Rabbin tarafından bir kuşatıcı (ateş) bahçeyi sarıverdi.
20 - Al-Qalam (The Pen) - 020
فَأَصۡبَحَتۡ كَٱلصَّرِيمِ
Bahçeler bir anda kapkara kesildi.
21 - Al-Qalam (The Pen) - 021
فَتَنَادَوۡاْ مُصۡبِحِينَ
Sabah vakti birbirlerine seslendiler.
22 - Al-Qalam (The Pen) - 022
أَنِ ٱغۡدُواْ عَلَىٰ حَرۡثِكُمۡ إِن كُنتُمۡ صَٰرِمِينَ
Eğer mahsulü toplayacaksanız, erkenden yola çıkın!
23 - Al-Qalam (The Pen) - 023
فَٱنطَلَقُواْ وَهُمۡ يَتَخَٰفَتُونَ
Kendi aralarında fısıldaşarak yola koyuldular.
24 - Al-Qalam (The Pen) - 024
أَن لَّا يَدۡخُلَنَّهَا ٱلۡيَوۡمَ عَلَيۡكُم مِّسۡكِينٞ
"Sakın bugün oraya bir yoksul girip yanınıza sokulmasın" diye.
25 - Al-Qalam (The Pen) - 025
وَغَدَوۡاْ عَلَىٰ حَرۡدٖ قَٰدِرِينَ
(Yoksulları) alıkoymaya güçleri yetiyormuş gibi erkenden gittiler.
26 - Al-Qalam (The Pen) - 026
فَلَمَّا رَأَوۡهَا قَالُوٓاْ إِنَّا لَضَآلُّونَ
Fakat bahçeyi o halde gördüklerinde; “Biz mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız!” dediler.
27 - Al-Qalam (The Pen) - 027
بَلۡ نَحۡنُ مَحۡرُومُونَ
Bilâkis biz, mahrum bırakıldık.
28 - Al-Qalam (The Pen) - 028
قَالَ أَوۡسَطُهُمۡ أَلَمۡ أَقُل لَّكُمۡ لَوۡلَا تُسَبِّحُونَ
Onların en mu'tedil/insaflı olanı: "Ben size, keşke Allah’ı tesbih etseydiniz dememiş miydim?" dedi.
29 - Al-Qalam (The Pen) - 029
قَالُواْ سُبۡحَٰنَ رَبِّنَآ إِنَّا كُنَّا ظَٰلِمِينَ
Onlar; “Rabbimizi tesbih ederiz. Şüphesiz biz, zalim kimseler imişiz.” dediler.
30 - Al-Qalam (The Pen) - 030
فَأَقۡبَلَ بَعۡضُهُمۡ عَلَىٰ بَعۡضٖ يَتَلَٰوَمُونَ
Karşılıklı olarak birbirlerini kınamaya başladılar.
31 - Al-Qalam (The Pen) - 031
قَالُواْ يَٰوَيۡلَنَآ إِنَّا كُنَّا طَٰغِينَ
Şöyle dediler: “Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kişilermişiz!”
32 - Al-Qalam (The Pen) - 032
عَسَىٰ رَبُّنَآ أَن يُبۡدِلَنَا خَيۡرٗا مِّنۡهَآ إِنَّآ إِلَىٰ رَبِّنَا رَٰغِبُونَ
“Umulur ki, Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Çünkü biz artık Rabbimizi arzulayanlarız.”
33 - Al-Qalam (The Pen) - 033
كَذَٰلِكَ ٱلۡعَذَابُۖ وَلَعَذَابُ ٱلۡأٓخِرَةِ أَكۡبَرُۚ لَوۡ كَانُواْ يَعۡلَمُونَ
İşte azap böyledir. Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür. Keşke bilselerdi.
34 - Al-Qalam (The Pen) - 034
إِنَّ لِلۡمُتَّقِينَ عِندَ رَبِّهِمۡ جَنَّـٰتِ ٱلنَّعِيمِ
Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için Rableri katında Naîm Cennetleri vardır.
35 - Al-Qalam (The Pen) - 035
أَفَنَجۡعَلُ ٱلۡمُسۡلِمِينَ كَٱلۡمُجۡرِمِينَ
Biz hiç, Müslümanlarla suçluları bir tutar mıyız?
36 - Al-Qalam (The Pen) - 036
مَا لَكُمۡ كَيۡفَ تَحۡكُمُونَ
Ne oluyor size? Nasıl hüküm veriyorsunuz?
37 - Al-Qalam (The Pen) - 037
أَمۡ لَكُمۡ كِتَٰبٞ فِيهِ تَدۡرُسُونَ
Yoksa sizin bir kitabınız var da ondan mı okuyorsunuz?
38 - Al-Qalam (The Pen) - 038
إِنَّ لَكُمۡ فِيهِ لَمَا تَخَيَّرُونَ
Onda, “Beğendiğiniz her şey sizindir” (diye mi yazılı?)
39 - Al-Qalam (The Pen) - 039
أَمۡ لَكُمۡ أَيۡمَٰنٌ عَلَيۡنَا بَٰلِغَةٌ إِلَىٰ يَوۡمِ ٱلۡقِيَٰمَةِ إِنَّ لَكُمۡ لَمَا تَحۡكُمُونَ
Yoksa; “Neye hükmederseniz o yerine getirilir.” diye kıyamete kadar geçerli olacak, size verilmiş yeminler/sözler mi var?
40 - Al-Qalam (The Pen) - 040
سَلۡهُمۡ أَيُّهُم بِذَٰلِكَ زَعِيمٌ
Sor onlara; hangileri bunun savunuculuğunu yapacak?
41 - Al-Qalam (The Pen) - 041
أَمۡ لَهُمۡ شُرَكَآءُ فَلۡيَأۡتُواْ بِشُرَكَآئِهِمۡ إِن كَانُواْ صَٰدِقِينَ
Yoksa onların ortakları mı var? Eğer doğru söyleyenler iseler o halde ortaklarını getirsinler.
42 - Al-Qalam (The Pen) - 042
يَوۡمَ يُكۡشَفُ عَن سَاقٖ وَيُدۡعَوۡنَ إِلَى ٱلسُّجُودِ فَلَا يَسۡتَطِيعُونَ
Baldırın açılacağı o günde onlar secde etmeye davet edilecekler. Fakat buna güç yetiremezler.
43 - Al-Qalam (The Pen) - 043
خَٰشِعَةً أَبۡصَٰرُهُمۡ تَرۡهَقُهُمۡ ذِلَّةٞۖ وَقَدۡ كَانُواْ يُدۡعَوۡنَ إِلَى ٱلسُّجُودِ وَهُمۡ سَٰلِمُونَ
Gözleri korku içinde, yüzlerini zillet bürümüştür. Oysa onlar, sağ salim iken secde etmeye çağrılmışlardı.
44 - Al-Qalam (The Pen) - 044
فَذَرۡنِي وَمَن يُكَذِّبُ بِهَٰذَا ٱلۡحَدِيثِۖ سَنَسۡتَدۡرِجُهُم مِّنۡ حَيۡثُ لَا يَعۡلَمُونَ
Artık beni ve bu sözü yalanlayanları baş başa bırak. Biz onları bilmeyecekleri bir yerden derece derece azaba yaklaştıracağız.
45 - Al-Qalam (The Pen) - 045
وَأُمۡلِي لَهُمۡۚ إِنَّ كَيۡدِي مَتِينٌ
Onlara mühlet veriyorum. Çünkü benim tuzağım çok sağlamdır.
46 - Al-Qalam (The Pen) - 046
أَمۡ تَسۡـَٔلُهُمۡ أَجۡرٗا فَهُم مِّن مَّغۡرَمٖ مُّثۡقَلُونَ
Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da onlar bu yüzden ağır bir borç yükü altına mı girmişlerdir?
47 - Al-Qalam (The Pen) - 047
أَمۡ عِندَهُمُ ٱلۡغَيۡبُ فَهُمۡ يَكۡتُبُونَ
Yoksa gayb onların yanındadır da onlar mı yazıyorlar?
48 - Al-Qalam (The Pen) - 048
فَٱصۡبِرۡ لِحُكۡمِ رَبِّكَ وَلَا تَكُن كَصَاحِبِ ٱلۡحُوتِ إِذۡ نَادَىٰ وَهُوَ مَكۡظُومٞ
Rabbinin hükmünü sabırla bekle! Balık sahibi/Yunus gibi olma! Hani o, dertli bir sesle Rabbine seslenmişti.
49 - Al-Qalam (The Pen) - 049
لَّوۡلَآ أَن تَدَٰرَكَهُۥ نِعۡمَةٞ مِّن رَّبِّهِۦ لَنُبِذَ بِٱلۡعَرَآءِ وَهُوَ مَذۡمُومٞ
Şayet Rabbinden ona bir nimet yetişmemiş olsaydı, o mutlaka kınanmış bir hâlde ıssız bir yere atılacaktı.
50 - Al-Qalam (The Pen) - 050
فَٱجۡتَبَٰهُ رَبُّهُۥ فَجَعَلَهُۥ مِنَ ٱلصَّـٰلِحِينَ
Ancak Rabbi onu seçti ve onu salihlerden kıldı.
51 - Al-Qalam (The Pen) - 051
وَإِن يَكَادُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لَيُزۡلِقُونَكَ بِأَبۡصَٰرِهِمۡ لَمَّا سَمِعُواْ ٱلذِّكۡرَ وَيَقُولُونَ إِنَّهُۥ لَمَجۡنُونٞ
Kâfirler, o zikri işittikleri vakit neredeyse seni gözleriyle devireceklerdi. “O, kesinlikle bir delidir.” diyorlardı.
52 - Al-Qalam (The Pen) - 052